Ben Susarken De Sevdim Seni
Kılıca kesti kalem
Ve dokundu bazı yüreklere …
Haddi aştı aşk,
Uçurumlar eklendi uçsuzluğumuza …
Ceplerinde taşıdığın çakıl taşları kadardı oysa,
aşka dair korkuların …
Ben sana bir adım geldikçe,
Sen hep bir adım kaçtın kendine …
İşte hüznümün çıplak resmi gözlerinde,
Üşümüşsün yine,
Aynadaki suretin oyunlar oynuyor sana
İçindeki seni buldurmamak için …
Özlediysen sus,
Çünkü ben susarken de sevdim seni …
Olmazlarla çıktığımız her yolda
Hiçler yuva kurdu ellerimize,
Zamana çaldırdığın öykümüzde
Yarım kalıp susmayı seçtin …
İtildiğim kuyulara
Kendimce bir düşmekti istediğim …
Beni şehirlerce uzağına ittin;
Şimdiyse girdaplarıma düşüyorsun kendince,
Bir itenin bile yok …
Çünkü ittiğin hep bendim,
Düştün mü, öyleyse sus;
Çünkü ben susarken de sevdim seni …
Diz kanamalı çocukluğunun
acılarından renksiz belki
bu aşkın acı rengi …
Ve kanamadan da acıtabiliyor canını …
Biliyorum,
Geceleri gündüzleri için ayakta bu kentin,
Bense İstanbul’um için fatih …
şehrin bütün giriş çıkışlarında bekletirken
eylül kaçağı gözlerini,
Elasını sildiğimi sanıyorsun yüreğimden …
Yağmurlara ıslattığın hüznüne bir veda uyduruyorum,
Eksik şairliğimin titrek cümlelerinde …
‘’ Bir dönüş için kaç gidiş gerek ‘’ bakma artık gözlerime,
Ceplerimde üç gidiş susmuş,
dönüyorum ... sus ve bekle;
çünkü ben susarken de sevdim seni ...