mişa Admin
Mesaj Sayısı : 356 Yaş : 47 Nerden : Aşıklar Diyarından İş/Hobiler : nisan'ına sefdalı Kişisel İleti : Yokuşlara dayanmaz ömrüm, idam et bu ayrılığı.. Ruh Hali : Kayıt tarihi : 09/01/09
İtibar İtibar: (15/50)
| Konu: Sen Giderken Gideceğin Yere Mevsimler Geçer Bu Caddede Sen Görmezsin… Çarş. Şub. 18, 2009 3:01 am | |
| Bu caddede sen hissetmeden mevsimler geçer!
Yürürken caddenin kaldırımında Mevsimler geçer sen fark etmeden Yaşama bulanmış düşüncelerinle Giderken gideceğin yere Mevsimler geçer bu caddede Sen görmezsin…
Çiğnersin kaldırım taşına dökülen Akasya ağacının sararmış yapraklarını, Rüzgar kaldırım tozunu karıştırır saçlarına İnce gömleğinin yakasından girer Üşütür tenini, dokunuşu Sarılırsın üzerindeki giysine Düşünmezsin caddeye gelen sonbaharı…
Kara bulutlar çökelince binaların üzerine Yağmurlar yıkar gölgelerinin kararttığı kaldırımları Yaprakların yapıştığı ayak izleri silinir Sen şemsiyenin altında hızlı adımlarla yürürken. Sonbaharı bitiren yağmurlu kış gecesinde Hissetmezsin kış mevsimine hapsolduğunu caddenin Bir sonraki günün sabahında Beyazlığın temizlediği caddede sen yürürken Bir kedinin pati izlerini çiğnersin çizmelerinle Görmezsin kaldırımları üşüttüğünü kar tanelerinin Sen giderken gideceğin yere, düşünmezsin kış mevsimini…
Bir bahar sabahı güneş parlar gökyüzünde, Caddenin binaları arasında uçar serçeler, Tepesinde güvercin mırıltıları, akasya ağacının, Dalları filizlenir usul usul, sen fark etmezsin Yürürken düşüncelerinin peşinde Hissetmezsin caddenin baharı selamlayışını Yanından geçenlerin kalp atışını duyarsın belki de! Bu caddede bahar ve aşk zamanıdır!
Kızgın güneşin sıcaklığında, kavrulur kaldırım taşları, Daha yeşil, daha sıcak ve tenha caddenin öğlen ortasında, Yürürken yanından geçen bedenlerin Parfüm ve ter kokularında,
Rehavetin hissini alırsın, düşünmezsin yaz mevsimini…
Sen giderken gideceğin yere Mevsimler geçer bu caddede Sen görmezsin…
Alıntıdır | |
|
nisan Moderatör
Mesaj Sayısı : 279 Yaş : 49 Nerden : aşıklar diyarından İş/Hobiler : mişasına sevdalı Kişisel İleti : ya canım ellerini tutmak isterse :(( Ruh Hali : Kayıt tarihi : 07/02/09
İtibar İtibar: (50/50)
| Konu: Geri: Sen Giderken Gideceğin Yere Mevsimler Geçer Bu Caddede Sen Görmezsin… Paz Mart 15, 2009 2:12 pm | |
| İstanbul gibi ölürüm yar! ....
Hatırlıyorum!
Elleri siyahtı bu gidişin Bitişlere yeni açılıyordu parantezler En son söylediğim türküde kalmıştı gençliğim Ruhum limansız bir rıhtımda inzivaya geçilir Ve İstanbul olan yârim söyle hangi bahardan geçiyordu ayakların? Avuçlarımda ıslanırken koca gece yıldızları gömüyordum gözlerine Dudağının kıyısındaki elveda var ya hala içimde bir kıymık gibi Ne zaman konuşmaya başlasan ilkin sesin batardı içime. Ve İstanbul olan yârim hatırlıyorum seni Hatırlıyorum beni nasıl yüzüstü bırakıp arka kapımdan kaçtığını Sesi üstüme yakışan yârim Susuyorum renklerim dökülüyor köşe bucağa Bir ağrı kesicinin kesik bıraktığı acı kanıyordu hala içimde Bilerek kesiyorum içimdeki ağrının fitilini Uyuşturmaya çalışsam da geçmişi An’lık dindirebiliyorum her acıyı İzi kanlı bir tokat gibi çarpar geçmişin
Hatırlıyorum!
Arka fona itilen yalnızlığımda kalmıştı düşlerim Yıkık bir kent kılığına girerdi suretim Sırf senim diye basit bir ölümü seçiyordum Ve senin için zorda bırakıyordum her aralığı Ses tellerime abanıyor bir karga Ve leşi ceketime bulaşıyor Bir şarkı tınısının altına eziliyor yokluğun Karganın leşi yıllandıkça tenimde hep aynı karede Ağlamaya terk edildim. Takatim en son ne zaman dönmüştü sabrımdan? Bilmezsin ama Ben her sabah İstanbul diye ölürüm Ve akşam karanlığında okunur sela’m Sahipsiz düşer saçlarım anlıma Toka diye takarım hüznü saçlarıma Makasın küskün ağzıyla darbeler bırakıyorum kırık yanlarıma İnadına katil dedirtiyorum adıma. Dikiş tutmayan dilime dişlerimi geçiriyorum Sessizliğe düşüyor her şey Bir susta ben diye veririm namıma İstanbul gibi ölürüm yar Görmezsin! Kız kulesinin anlattığı yalanla ağlarım Duymazsın! Bir martının kör oluşundan daha acıydı /Kara/deniz’in omuzlarımda kâğıt gemiler yüzdürmesi. Sesi bozgun yemiş bir annenin saflığına nasıl kanarsa bir çocuk Öyle inandırmıştım İstanbul oluşuna Susarak öldürüyorum içimdeki narin yüzlü körpe kızı Ucu yanık bir sayfada düpedüz ihanet ediyorum kentime Yedi tepeden bir uçurum beğendiriyorum kendime En kolay intiharı seçiyorum bizim için İstanbul gibi ölüyorum yar Tut beni! Ellerinle sıkboğazımı Kanıma karış Aklımın odalarında düşüncemi yerle bir et! Yüzüme belirsiz sayılarda kulaçlar at Nefesimden sız içime.
Hatırlıyorum!
Kapımda sabırsızca kişniyordu ölüm Aşk ilticamdı benim Aşk suikastlarımda bırakılan geçitlerdeydi Ve İstanbul gibi eminim ki Aşk ağzımda bozulan en büyük yemindi. Ne zaman yağmur yağsa üstüme… Kaldırım kenarında biriken su Buhar olup uçuyordu pervazlarıma. İstanbul hadi uyu dizlerimde Dindir içindeki hoyrat denizi Mesela kız kulesi bir yaşama hakkı daha ver.
Yüzüm öksürür ellerine Kanı çekilir bir gecenin Ve ben yar İstanbul gibi ölmesini de bilirim Kan kusar tanıdık bir yara Ah yar giyotin keskinliğinde öldür beni Tuz bas ellerime Ben İstanbul sessizliğinde ölürüm yar Sen düş/me peşime Hep demez miydin? "-bir gün ölürsen İstanbul ağırlığında öl" diye İşte yar İstanbul gibi cesaretiyle ölüyorum. Düş/me sesime... | |
|