mişa Admin
Mesaj Sayısı : 356 Yaş : 47 Nerden : Aşıklar Diyarından İş/Hobiler : nisan'ına sefdalı Kişisel İleti : Yokuşlara dayanmaz ömrüm, idam et bu ayrılığı.. Ruh Hali : Kayıt tarihi : 09/01/09
İtibar İtibar: (15/50)
| Konu: Biliyormusun Sen Yokken Neler Oldu Neler?.. Cuma Ocak 16, 2009 12:09 am | |
| Hatıralarımı nazenin kızı, biliyor musun sen yokken neler oldu neler?..
Bütün gayretime rağmen sensiz yaşamaya alışamadım... Çünkü hayat, senden sonra, mutluluğun nasıl ele geçirileceğini öğretmedi bana... Gidişinle çölleşen yüreğime belki Tanrım, bir nebze serinlik üfler diye çıktığım yağmur dualarından eli boş döndüm... Kızgın kumsallara bırakılmış deniz anası gibi damla-damla eriyen yüreğim, bakışlarının serin gölgesini arıyor şimdi...
Sen yokken, zaman avare bir şarkı oldu da çınlayıp duruyor dört bir yanımda... Ağrılığın duvarları bir kale gibi dikildi karşıma... Yüreğim yalnızlığa yuva kurdu... Hayatı kanatsız yaşayan bir kuş gibi, her dem feryat ettim, hüzün şarkıları söyledim...
Ve sen yokken, gönlüm hasretinle sevişir oldu... Kalbim dayanamaz oldu bu ayrılığa... Acılar kontrolümden çıktı... İçimdeki çığlığın son nakaratlarını terennüm ediyor şimdi dudaklarım...
Sen yokken, çırpınışları hiç bitmeyen bir yüreğin sahibi oldum... Deli dalgalar gibi köpürdüm... Fırtınaların dalları kamçılaması misali, özleminle kavruldum... Hazan Mevsimleri gibi sarardım, soldum...
Hayallerim gün batımı gibi birer-birer söndü...Vahşi avcıların namlusu ucunda kaldım, ecelimi kucağıma aldım, kurşunlara yandım...
Ve sen yokken, hayatım bir çürük elbise misali yırtıldı her yerinden... Acılar, yüreğimde tüneller açtı... Hasret çarmıhına gerilen kalbime çiviler çakıldı, damla-damla kanadım... Damla-damla erdim...
Ve sen yokken, yönünü kaybetmiş rüzgarlar gibi dağlara ve kayalara çarptım... Duygularımsa sonu hiç gözükmeyen uçurumlara yuvarlandı... Ve sen yokken yalnızlığın bozkır yılanı gibi acımasızca sardı bedenimi... Şimdi bilemiyorum, hangi vakit, hangi ezana yetişecek ölümüm...
Sen yokken, gönlümün gökleri karardı, bulutlar ağıtlarını bana bıraktı... Sevdam, öksüz bir çocuk gibi büzüldü kaldı köşelerde... Çığlıklarım dar ağacında, mutluluğumsa hasretinde takılı kaldı... Ta ezelden kalbimin haritasını çizen Allah, seni bu haritanın baş kenti ilan etmişti sanırsam... Oysa şimdi ben, başka şehirlerin sokaklarında, sokak çocuğu oldum, yitik kalbimi arıyorum... Seni arıyorum...
Sen yokken güneş ışığında yıkanmış o güzel ismini, daima ana dudaklarım çatladı, kanadı... annesinin koynuna büyük bir teslimiyetle sokulan yavrunun teslimiyeti gibi, görmediğim gözlerine öylesine teslim olan gözlerim, anılarım ve yüreğim ağladı hasretinle, özleminle...
Şimdi sana uzanan köprümün iki ucu da birden yıkıldı... Yüreğimin çiçeğe duran dalları üzerine, ayaz geceler abandı... Gönlümün papatyaları soldu, kelebekleri göç etti... Mutluluğumsa kim vurduya gitti... Şu an hüznün bütün figürlerini sergiliyor şimdi seni görmek isteyen zavallı yüreğim, gözlerim... Ne olursun bir tanem, bu sefer isteğimi geri çevirme ne pahasına olursa olsun evet kelimesini söyle bana...
Hasretinin “ iki yıldız “ misali gönlüme doğduğu günden bu yana, hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım seni... O ilk günün, ilk merhabanın, ilk sözlerinin ve bana verdiğin özlemi, özlemeyi bu zamana kadar yaşadım... Ve işte sensiz geçirdiğim her güne pranga vuramadım seni düşünen hislerime... Vuramazdım da, Çünkü riya ve sahtekarlık bulunmayan yüreğime ölmez dakikaları seninle ekledim... Gönül ürperişlerimin en ince ve en derin hazlarını seninle yakaladım, hayatım seninle renklendi ve seninle manalandı...
Ama yinede hasretin şimdi dayanılmaz bir hal almaya başladı... Hele birde sözlerini düşündükçe, gözlerini göremeyince tümden kahrediyor beni bu hayat... Seni Çok Seviyorum, Çok Seviyorum......!!!
Alıntıdır | |
|