1914-1918 yılları arasında yapılan ve dünya tarihinin en kanlı
savaşlarından biri olan I. Dünya Savaşı'nda V. Mehmet Reşat
yönetimindeki Osmanlı İmparatorluğu İttifak Devletleri denilen Almanya
(Wilhelm II) ve Avusturya-Macaristan'ın (Franz Joseph) yanında yer
alarak, İtilaf Devletlerine; İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya'ya karşı
savaştı. Savaşın ilk yıllarında Karadağ, Sırbistan, Romanya, daha
sonraki yıllarında da ABD, Japonya, Yunanistan, Belçika, Portekiz
İtilaf Devletlerinin yanında savaşa katıldı. Sömürge durumundaki birçok
devlet de dolaylı olarak savaşta görev aldı.
28 Temmuz 1914'te
başlayan I. Dünya Savaşı'na, o dönemde siyasi, ekonomik, sosyal ve
askeri yönden bunalım içindeki Osmanlı Devleti, Almanların ekonomik ve
askeri yardım vaatleri ve İttihat ve Terakki Partisi önderleri Enver
Paşa, Cemal Paşa ve Talat Paşa'nın şahsi kararları sonucunda katıldı. 2
Ağustos 1914'te önce gizli bir Osmanlı İmparatorluğu-Almanya ittifak
anlaşması imzalandı. Aynı gün seferberlik ilan edildi. Akdeniz'de
İngilizlerin baskısından kaçan Goben ve Breslaw (Yavuz ve Midilli) adlı
Alman savaş gemilerinin, 27 Ekim 1914'te Karadeniz'e açılıp Sivastopol
ve Odesa'yı bombalaması üzerine, Rus Ordusu 2 Kasım 1914'te doğudan
taarruza geçti. İngiliz ve Fransız savaş gemileri 3 Kasım 1914'te
Çanakkale Tabyalarını topa tutmaya başladı. Böylece, Osmanlı
İmparatorluğu fiilen savaşa girdi. 5 Kasım'da, İngiltere ve Fransa
Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etti. 11 Kasımda bütün Müslümanların
Halifenin yanında düşmana karşı savaşa çağrılması anlamına gelen
"Cihad-ı Ekber" halka duyuruldu.
1. Dünya Savaşı'nda
Osmanlı Devleti 2.900.000 askeri silah altına aldı. Dört yıl süren
savaş boyunca 253.000'i Çanakkale Cephesi'nde olmak üzere, toplam
400.000 şehit verildi. 1.050.000 asker de yaralandı veya esir düştü.
Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı'nda 9 ayrı cephede mücadele
verdi.
30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çekildi.
Mustafa Kemal Atatürk'ün 1. Dünya Savaşına ilişkin görüşleri
Türkiye Umumi harbe
girmeye mecburdu ve mevcut dünya dengesine göre bu giriş şeklide
olandan ve görülenden başka türlü olamazdı. Belki harbe giriş zamanı,
belki kuvvetlerin kullanma tarzları, hulasa bir sürü teferruat tenkit
olunabilir. Fakat esasa diyecek yoktur. Türkiye harbe girerdi ve böyle
girerdi. 1922